5 Kasım 2024 Salı

Koyunlarda Deri ve Vücudun Yapısı

 

İlk olarak koyunlarda deri nedir? Derinin yapısından neler vardır? Derinin görevleri nelerdir? bunlardan bahsedeceğiz. Vücudun yapısını ana başlık şeklinde sonrasında açıklanacaktır.

Koyunlarda Deri

Derinin Yapısı ve Görevleri

Kılların büyüyüp geliştiği yer deridir. Deri içinde folikül yada kıl yatağı adı verdiğimiz birimler kılları meydana getirir, büyütür ve deri üzerine çıkarır. Kıllarda büyüme dip kısımlardan olur, uç kısmından büyüme olmaz. Koyunların bakım ve beslenme durumlarına ve derinin fizyolojik işlevlerine bağlı olarak kılların büyümesi düzenli ve kesiksiz olabilir. Eğer bu bakımdan kimi aksaklıklar var ise kılların büyümesinde de aksaklıklar ve anormal durumlar meydana gelebilir.

Epidermis: Epidermis birbirine sıkı sıkıya bitişik, üst üste beş sıra hücreden yapılmıştır. En üstteki hücreler boynuzlaşmış ölü hücrelerdir ve zamanla pul şeklinde dökülüp deriden ayrılmaktadırlar ve bunların arasına kan damarları girmez. Epidermisin altındaki papillare ve reticulare tabakalarından meydana gelmiş Korium tabakası canlı olup epidermis hücrelerinin beslenmesini de sağlar.

Yazının devamı için tıklayınız…

Etiketler: , , , , ,

4 Aralık 2020 Cuma

Koyunlarda Üreme Yönetimi



Koyunlarda üreme yönetimi, günümüzde koyunculuk göreceli bir gelişme göstermektedir. Bu gelişmenin nedenleri olarak süt ve besi sığırcılığındaki krizi, kırmızı et üretimindeki açığı ve Devletin desteklerini sayabiliriz. Bu gelişmenin süt, et ve kuzu üretim artışı ile taçlanması yetiştiricilerin gelirlerini artıracaktır. Bunun için de en başta üreme yönetiminin düzgün yani döl ve kuzu veriminin, kuzu ikizlik oranının iyi olması gerekir. Bu yazıda koyunlarda üreme yönetimi üzerinde durulacaktır.

Koyunlarda Üreme

Koyunlar üreme açısından mevsime bağlı çoklu kızgınlık gösteren hayvanlar olarak nitelendirilir. Bunun anlamı yılın sadece belli bir mevsiminde birden çok kızgınlık göstermeleridir. Bu mevsim kuzey yarım küre için günlerin kısalmaya yüz tuttuğu sonbahar mevsimidir. Ancak genetiği gelişmiş koyun ırklarında beslemeye ve kimi hormonal uygulamalara bağlı olarak yılda birden çok kızgınlık dönemi oluşturmak mümkündür. Bu suretle koyunlardan yılda iki ya da iki yılda üç kuzu elde etmek olasıdır. Ancak çoklu doğumlar söz konusu olduğunda iki yılda üç kuzu elde etmek daha doğrudur.

Koyunlarda Üreme Yönetimi

Koyunlarda çoklu kızgınlık dönemleri ve çoğuz kuzu oluşturmanın bugün en çok kullanılan iki yöntemi vardır. Bunlardan birisi yoğun besleme (flushing), diğeri de sünger uygulamasıdır.

Flushing yönteminde normal sıfat sezonu dışında örneğin ilkbaharda koyunlara çiftleştirmeden önceki ve sonraki üç haftalık dönemde meraya ilaveten enerjiden zengin, nişasta içeren arpa, buğday, mısır gibi tane yemlerin yoğun olarak verilmesi söz konusudur. Böylece hem toplu kızgınlık oluşturmak, hem de ikizlik oranını artırmak mümkündür. Flushing uygulaması kızgınlığın belli bir zaman diliminde oluşmasını sağlasa da kısa bir süreye sığdıramaz. Oysa hormon uygulamaları kızgınlığın kısa bir süreye toplanmasını sağlar.

Hormon uygulamaları arasında en çok kullanılanı sünger ile yapılandır. Bu teknikte progesteron hormonu emdirilmiş süngerler özel kanülü ile koyunların vaginasına bırakılmakta, 11-14 gün sonra sarkan ipinden tutularak dışarıya çıkarılmaktadır. Süngerler çıkarıldıktan hemen sonra koyunlara yumurtlamayı sağlayıcı ve ikizlik oranını artırıcı hormon verilir. Hormon uygulamasını takip eden 1-2 gün içinde koyunlar topluca kızgınlığa gelirler ve ileride anlatılacak sıfat yöntemlerinden biri ile çiftleştirilirler. Koyunlarda sünger uygulanarak kızgınlıkların toplulaştırılmasının yetiştirici açısından çok önemli yararları vardır. Her şeyden önce toplu kızgınlık beraberinde toplu doğumu getireceğinden doğan erkek kuzular da bir örnek olur ve belli bir besi dönemi sonunda topluca satışı kolaylaşır. Ayrıca doğumların da toplulaşması kısa bir süre içerinde doğumların sona ermesini sağlayarak iş gücü açısından işletmeyi rahatlatır. Yine bu yöntemle yetiştiriciler ödemelerinin vadesine göre kasaba kuzu sevk ederek maddi sıkıntıdan kurtulmuş olurlar.

Koyunlarda Geleneksel Üreme Yöntemi

Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , ,

29 Kasım 2020 Pazar

Koyunlarda Apse Hastalığı

 


Koyunlarda apse hastalığı oluşmasında akla ilk gelen, her zaman, Kazeöz Lenfadenitis (CL, CLA) ya da koyun pseudotüberkülozu denen hastalıktır. Yetiştiriciler arasında çıbancırtlak veya çatlak olarak bilinir. Etkeni Corynebacterium pseudotuberculosis (CPS) adı verilen bir bakteridir. Bakteri vücudun dışarıdan görülen lenf bezlerinde apse oluşturduğu gibi, dışarıdan görülmeyen lenf bezlerinde de apse oluşturur.

Çene altı, kasık, koltuk altı, boyun, meme üzeri ve kulak arkasındaki lenf yumrularında oluşan apseler dışarıdan görülebilir ve patlayıp açık hale gelerek dışarıya irin sızabilir. Halbuki akciğerlerin arasındaki lenf yumrusuna yerleştiğinde dışarıdan görülmez. Fakat hastalık yayılmaya devam eder.

Apse içindeki irin yeşilimsi sarı, peynirimsi kıvamdadır. Kalın bir kapsül içerisinde bulunur. Bu apselerin açılmasıyla yemlik kenarlarına bulaşan mikroorganizma sağlıklıları da hasta etmeye yeter. Diğer yandan akciğerlerin arasındaki lenf yumrularında apse varsa hava yoluyla da bulaşma olur. İrinin milyonlarca bakteri içerdiği ve bulaşmada çok önemli rol oynadığı bildirilmektedir.

Koyunlarda apse hastalığı öldürücü değildir. Ancak; mezbahalarda çok miktarda karkas kısmının atılmasına sebep olur. Büyük ekonomik kayıplara yol açar. Karkasın pazar potansiyelini yok edecek kadar yaygın olabilir. Koyunlarda “zayıf koyun sendromu” (Thin Ewe Sydrome) ile karşımıza çıkar.

Koyunlarda Apse Hastalığından Korunma ve Tedavi

Hastalığın ticari aşısı vardır. Sürü bazında tedavisi yoktur.

Tek tek yapılan tedaviler ise nüksederek başarısız olur. Hızla yayılan bir hastalıktır. Antibiyotiklere cevap vermez. Laboratuvarda gentamisin, tetrasiklin, ampicillin, penisillin ve linkomisine karşı duyarlı çıksa da vücutta antibiyotiklerin etkisi gayet sınırlıdır.

Bilim adamları çinko desteklerinin bağışıklık fonksiyonlarının uyarılması ve apse şekillenmesi esnasında bakteriyel artışın durdurulması ile yarar sağlayacağını bildirmişlerdir.

Koyunlarda Morel Hastalığı

Aynı şekilde, hemen hemen aynı belirtilerle görülen başka etkenler tarafından oluşturulan bir “Koyunlarda Apse hastalığı” da söz konusudur. Kazeöz Lenfadenitis ile birbirine karıştırılır. Hastalığa 1911 yılında ilk kez dikkat çeken bilim adamı M. G. MOREL ’in adı verilmiştir. Morel Hastalığı.

Fransız araştırmacı Morel Hastalığının etkeni olarak Staphylococcus aureus subspecies anaerobius ‘u göstermiştir. Kısa adı “Saan” olan etken bazen yanına başka mikroorganizmaları da alarak apse oluşturmaktadır.

Staphylococcus aureus subspecies anaerobius = Saan apseleri oluştururken yanına Trueperella pyogenesMicrococcusPseudomonasKlebsiellaE.coli ve Pasteurella multocida gibi hastalık yapıcı etkenleri de alır.

yazının devamı: https://vetrehberi.com/koyunlarda-apse-hastaligi/

Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , ,

11 Nisan 2018 Çarşamba

Koyunlarda Mastitis Tedavisi

Koyunlarda mastitis tedavisi, ineklerin mastitislerinin tedavisinde olduğu gibi, küçük ruminantlarda da klinik mastitislerin tedavisi için özel protokoller oluşturulmalıdır.  İnekler için geliştirilen protokollerin aksine, günümüzde küçük ruminantlarda mastitis tedavisi için detaylı protokoller pek yoktur. Ancak mastitis tedavisi için en kısa sürede tedaviye başlanması kritik öneme sahiptir. Bu nedenle hastalığın ilk belirtileri tespit edilir edilmez, tedaviye başlanmalı ve tedavi etkili bir antibiyotikle sürdürülmelidir. Çünkü mastitis ile birlikte meme bezinde hızla hasar şekillenir, oluşan histolojik lezyonlar enfeksiyondan sonraki 2 gün içinde belirgin hale gelir, bu durum gelecek dönemde süt verimini önemli oranda etkiler.
Koyunlarda mastitis tedavisinde etkili antibiyotikler kullanılmalıdır. Bu nedenle mastitise neden olan patojenin belirlenmesi önemlidir. Patojenlerin antibiyotiklere karşı direnç geliştirmesini önlemek için tedavi patojene etkili ve dar spektrumlu bir antibiyotik ile yapılmalıdır. Bu sebeple antibiyotik seçiminden önce patojen ve antibiyotik duyarlılık profilinin belirlenmesi önemlidir. Ancak bu yaklaşım, tedavinin en kısa sürede başlanması gerekliliği ve bakteriyolojik muayene için zamana ve laboratuvara ihtiyaç duyulması gibi dezavantajlar nedeniyle her zaman mümkün olmamaktadır. Ayrıca bu yaklaşım ek bir maliyet getirmektedir. Bu nedenle çoğunlukla patojen belirlenmeden geniş spektrumlu bir antibiyotik ile tedaviye başlanmaktadır. Kör tedavi denilen bu uygulama yapılacak olsa bile, patojen ve antibiyotik duyarlılık profilinin belirlenmesi için örnekleme mutlaka yapılmalıdır. Tekrarlanan örneklemeler ile sürüdeki patojen tipi belirlenebilir, bu bilgiler tedavi ve korunma açısından değerlidir.

Koyunlarda mastitis tedavisi için antibiyotikler meme içi, parenteral veya ikisinin kombinasyonu ile yapılabilmekle birlikte, daha çok meme içi yol önerilmektedir. Ancak iki farklı tedavinin etkinliğinin karşılaştırıldığı bir çalışma bulunmamaktadır. Koyunlar için lisanslı az sayıda meme içi antibiyotik preparatları mevcuttur. Bu preparatlar ülkemizde yoktur. Bu nedenle koyun mastitislerinin tedavisi için meme içi yolla antibiyotik uygulanacaksa, ineklerde kullanmak için geliştirilen ruhsatlı ürünler tercih edilmeli ve her meme yarımına bir tüp antibiyotik verilmelidir.
Meme içi antibiyotik uygulaması sırasında yapılan uygulama hataları tedavinin başarısız olmasına neden olabilir. En yaygın uygulama hataları; (1) meme içine antibiyotik uygulamasından önce meme başı temizliği ve dezenfeksiyonunun yetersiz yapılması (bu durum yeni patojenlerin meme içine girmesine ve enfeksiyonun şiddetlenmesine yol açabilir), (2) meme içi antibiyotik tüplerinin (inek için lisanslı ürünler) yarım tüp olarak uygulanmasıdır (koyun meme loblarının ineğe oranla daha küçük olması nedeniyle daha az miktarda antibiyotik uygulamasının yeterli olacağı görüşü vardır, ancak bu durum yetersiz doz uygulanmasına, bu nedenle de bakterinin direnç geliştirmesine olanak sağlar). Bazı kişiler tarafından parenteral uygulama (im., iv., sc.) için üretilen preparatların meme içi yolla uygulandığı bilinmektedir. Bu tür uygulamalar etkisiz olmasının yanı sıra, meme gibi son derece hassas bir organ için çok zararlı olduğu gibi, hayvan için de riskli olabilmektedir.
Parenteral antibiyotik uygulamasının meme içi antibiyotik uygulaması ile kombine kullanılması gerektiği durumlar söz konusu olabilir. Bu durumlar; (1) enfeksiyon seyrinin hızlı olduğu veya sistemik semptomların da olduğu durumlar (bu durumda enfeksiyonu takip eden bakteriyemi yalnız meme içi antibiyotik uygulaması ile tedavi edilemez), (2) uzun süredir devam eden subakut mastitisler (bu durumda yangıya bağlı doku döküntüleri meme kanal sisteminde tıkanmaya yol açar, bu durumda meme içi verilen antibiyotik meme dokusunda yeterli düzeyde ulaşamaz), (3) meme içi antibiyotik uygulaması ile tedavi edilemeyen apse şekillenen olgulardır.

Prof.Dr. Ayhan BAŞTAN

Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi
Doğum ve Jinekoloji Anabilim Dalı
Öğretim Üyesi

Etiketler: , , , , , ,

23 Kasım 2012 Cuma

Hipomagnezemi


Hipomagnezemi 


Etiyoloji
Hayvanlarda değişik isimler altında değişik hastalıklara sebep olur. Yüksek süt verimli ineklerde görülen, yeşil taze çayır otlarının verilmesi sonucu oluşan laktasyon(çayır) tetanisiileri gebe ineklerin, koyunların, besi danalarının ve kuzuların sıkışık vagon veya kamyonlarda uzun süre taşınmasından sonra ortaya çıkan transport tetanisi, buzağılarda Mg yetmezliğine bağlı olarak ortaya çıkan, ineklerdeki laktasyon tetanisine benzeyen buzağılarda hipomagnezemik tetani  başlıca hayvanlarda görülen hipomagnezemi çeşitleridir. 

Semptomlar
Bütün hipomagnezemi olgularında benzer semptomlar gözlenir. Hipomagnezemide başlıca semptomlar; tetani, opistotonus, yere düşme, konvülziyon, kaslarda titreme, kulakların dikleşmesidir.
Magnezyum eksikliği civcivlerde gelişme geriliğine sebep olur. 

Ayırıcı Tanı
Kurşun zehirlenmesiyle karışır. Ancak kurşun zehirlenmesinde körlük, bilinçsizlik ve saldırganlık vardır. Kuduzda benzer semptomlar olsa da tetani yoktur.

Sağaltım
Mg ve Ca birlikte uygulanmalıdır. Bu amaçla %20-25 lik kalsiyum boroglukonat ve %3-5 lik magnezyum hiposülfit karışımından sığırlara 500cc koyunlara 50cc i.v. uygulanır. Mg ve Ca kalp ve dolaşım üzerine toksik etkili olduğu için kontrollü verilmelidir. Herhangi bir bozukluk meydana geldiğinde uygulamaya ara verilmeli sonra tekrar devam edilmelidir. Bu toksititeye karşı koruyucu olarak kafein uygulaması yapılabilir.

Etiketler: , , , ,

21 Kasım 2012 Çarşamba

Bakır Yetersizliği - Hypocuprose


BAKIR YETERSİZLİĞİ (Hypocuprose)

Etiyoloji:
Bakırın yetersizliğine sebep olan iki neden vardır.Birinci sebep rasyonda ki bakırın az olması,ikinci sebep ise rasyondaki bakır yeteri seviyede olmasına rağmen bakırın vücutta değerlendirilmesinin engellenmesidir. Rasyonda ki bakırın seviyesi,topraktaki bakırın seviyesiyle yakından ilgilidir.Bakırın rasyonda ki seviyesi normal olsa bile rasyon da bulunan molibden,kadmiyum gibi iz elementler bakırın vücutta değerlendirilmesini engeller.
Bakır yetersizliği türlere göre farklı isimler almakla birlikte farklı semptomlar gösterirler:

Sığırlarda Bakır Yetersizliği (Falling disease=Hypokuprosa) 

Hayvan sağlıklı görünmesine rağmen durup dururken,başını ileri uzatır,böğürür ve aniden yere yıkılır.olayların çoğunda ani ölümler görülür,ancak bazı hayvanlar,yere yatıp kısa bir süre hafifçe çabalar,aralıklarla böğürür ve kalkmak isterler,kalkabilirlerse koşma hareketleri yaparlar.

Koyunlarda Bakır Yetersizliği (Cupper Deficiency)

Koyunlardaki ilk belirti yünlerdeki anormal görüntüdür.Normal yünler gevşer,parlaklığını kaybeder,kıvrımları kaybolur,düzleşir,incelir,siyah renkli yünler,depigmentasyona uğrar,renkleri grileşir veya beyazlaşır.Yetersizliğin son döneminde anemi,ishal,tutuk yürüyüş ve fertilite bozuklukları ortaya çıkar.

Kuzularda Enzootik Ataksi ve Swayback 

Enzootik ataksi sadece süt emen kuzularda görülür.Şiddetli olaylarda kuzular hastalıklı olarak doğarlar,ancak çoğunlukla 1-12 aylık olduklarında hastalık belirtilerini göstermeye başlarlar.Genç kuzularda parezis şiddetlidir,yaş ilerledikçe parezis semptomunun şiddeti azalır.Ataksi semptomları ve gluteal kaslarında atrofi görülür.Ataksi durumunda hayvanların arka ayaklarında koordinasyon bozuklukları görülür.Hastalığın ilerlemesiyle arka ayak eklemleri bükülür ve hayvan oturur pozisyonda durur(köpek oturuşu).Ön ayaklar da etkilendiğinde kamburluk ortaya çıkar ve hayvan açlık ve kaşeksi sonucu ölüme sürüklenir.
Ayırıcı Tanı:
Hastalık kış dizanterisi,salmonellozis,koksidiyozis ve mukoza hastalığı ile karışabilir.Ancak sayılan bu hastalıklar akut seyirli olup,otopsilerinde farklı lezyonlar görülmektedir.
Sağaltım:
Sağaltım amacıyla 2-6 aylık danalara 4gr,erginlere 8-10gr bakır sülfat içirilir.Koyunlara haftada 1,5gr bakır sülfat verilmesi veya bakır sülfat solüsyonundan 50 ml oral yolla verilmesi yeterlidir.Kuzulara %15-25 ml peros uygulanmalıdır.
Bakır sülfattan başka,Bakır-Kalsiyum-Etilen-Diamin Tetraasetate (Ca-Cu EDTA),Bakır amino asetat veya bakır glisinat gibi bakır içeren bileşiklerin steril yağ içinde hazırlanmış solüsyonları sığır ve koyunlara s.c. enjekte edilebilir.Sayılan ilaçlardan herhangi birisinden sığırlara 400mg,koyunlara 150mg dozda tek enjeksiyon,hayvanları bakır yetersizliğine karşı bir yıl süreyle korumaktadır.

Etiketler: , , , ,