30 Aralık 2012 Pazar

Gözdeki Yabancı Cisimler


Hayvanlarda başta pisipisi otu, tahıl başakcıkları ve ağaç kıymıkları gibi organik yapılar olmak üzere yabancı cisimlerden kaynaklanan konjunktival yaralanmalarla sıkça karşılaşılmaktadır. 
Konjunktiva keselerinde oldukça büyük yapılı yabancı cisimler bulunabilir.
Bunlardan özellikle 3. göz kapağı ile bulbus okülü arasına sıkışmış olanlar ciddi travmatik etki oluşturmaktadır.

KLİNİK BELİRTİLER
Ani başlayan huzursuzluk ve ağrı ile birlikte chemosis ve yangı olayı görülür. 
Başlangıçta bol miktarda lakrimasyon ve birkaç saat içinde belirginleşen bir göz akıntısı dikkati çeker.


TEDAVİ
Lokal anestezi uygulandıktan sonra yabancı cisim uzaklaştırılır. 
Yabancı cisimden şüphelendiği fakat görülemediği durumlarda muayene genel anestezi altında ve dikkatli bir şekilde yapılmalıdır.

Etiketler: , , , ,

28 Aralık 2012 Cuma

Konjuktival Travma


Gözde ani gelişen bir görünüm değişikliği saptanır.
Klinik belirtiler
–Göz rahatsızlığı,
–Chemosis,
–Kızarıklık,
–Subkonjunktival hemorraji vardır.

Subkonjunktival hemorrajiler açık parlak kırmızı renkte görülür.
En yaygın nedenlerinden birisini küt travmalardır.


TEDAVİ

Küt travmalar sonucu meydana gelen subkonjunktival hemorrajiler komplike değilse kendiliğinde rezorbe olması beklenir. 
Derin dokularda her hangi bir yırtılma varsa bölge genel anestezi altında operatif olarak açılıp dikilir.
Açık konjunktiva yaralanmalarında hemorraji gözlenebilir. 
Eğer yırtık sadece konjunktiva ile sınırlı ve komplike değilse kendiliğinde iyileşmeye bırakılmalıdır.
Komplike açık konjunktival yaralanmalarında hasarlı bölgedeki nekrotik kısımlar kürete edildikten sonra 6-0 veya 7-0 suturla kapılır.
Özellikle tırmalama veya ısırmadan kaynaklanan travmatik yaralanmalarda 3-5 gün süreyle lokal antibiyotik uygulamasında yarar vardır.

AYIRICI TANI

Tavmatik kökenli konjunktival hemorrajileri kan diskrasias’inden kaynaklanandan ayırt edilmelidir. 
Diskrasias’e bağlı subkonjuntival hemorajiler genellikle bilateraldir.
Strongüluslarınmigrasyonundanileri gelen bilateral konjunktival kanamalar da gözlenmektedir.


 

Etiketler: , , ,

Symbleferon


Bulbar, palpebral ve m. nicitanstansı örten konjunktivaların birbirlerine ve korneaya yapışık olmasıdır.
Kongenital symbleferon yalnız veya microftalmus gibi oküler problemlerle beraber gözlenebilir.
Edinsel (akis) symblefaron, köpeklerde travma veya kimyasal yanıklar sonucu ortaya çıkan bir problemdir. 

TEDAVİ

Rahatsızlık oluşturmuyorsa tedaviye gerek yoktur.
Aksi durumlarda yapışmalar cerrahi girişimle ayırt edilir.
Operasyon sonrası ayrılan yüzeylerin yeniden yapışmasını önlemek için göze belli bir süre pomat veya jel sürülmelidir.

Etiketler: , , , , ,

26 Aralık 2012 Çarşamba

Konjunktivitis


Patolojisi

Konjunktiva göz kapağı kenarı ve limbus bölgesi hariç altındaki dokuya gevşek yapıda bağlı ve serbest hareket etme özelliğine sahiptir. 
Bu nedenle konjunktival ödem (chemosis) ve hemorraji kolay gelişir. 




Akut konjunktivitisin karakteristik belirtisi chemosis, hiperemi ve hücresel infiltrasyondur. 
İnfiltrasyonun tipinden konjunktivitisin spesifik tanısı konulabilir.
Ör. nötrofiller konjunktivitisin bakteriyel, eosinofiller allerjik, mononükler hücreler ise viral kökenli olduğunu gösterir.




Her yaşta hayvanda sıkça karşılaşılan göz problemlerden birisidir.
Ayırıcı tansı konulduktan sonra tedavisi kolay, etkili ve ekonomiktir.
Konjunktivitis neonatorium’dan daha önce bahsedilmişti. 

Anamnez

Hayvan sahibine;
– Olgunun aşılama programı,
– Diğer hayvanlarla teması,
–Problemin tek veya çift taraflı mı başladığı,
–Benzer semptomların diğer hayvanlar da olup olmadı,
–Hastalığın ani yoksa tedrici mi gelişti,
–mevsimsel etkiler
–benzer probleminin daha önce olup olmadığı,

Hastanın;
 hangi tip tedavi,ne zamandan beri, hangi yolla aldığı sorulur.

Klinik belirtiler

Hastalarda huzursuz ve gözlerde irritasyon gözlenir.
Akut safhada konjunktivalarda belirgin bir hiperemi vardır.
Ayrıca gözde chemosis, lakrimasyon ve akıntı vardır.
Akıntının karekteri seröz, mukoid, mukopurulen, purulent veya hemorajik olabilir.
Çoğu konjunktivitis olguları sınırlı bir gelişme gösterirken bazıları özelliklede yanlış tedavi sonucu inatçı kronik forma dönüşebilirler.


Etyolojisi


Enfeksiyöz ajanlar: Viruslar (başta gençlik hastalığı) ve bakteriler (predominant olarak Strept. ve Staph.).
İrritant madeller:
–Kimyasallar,
–toz,
–rüzgar,
–uzun süreli uygulanan ilaçlar ve
–evde kullanılan temizlik madde kalıntıları.

Allerjik konjunktivitis:
–Ani ve gecikmiş hipersensitivite reaksiyonları ve
–pemphgius gibi otoimmun hastalıklar. 

Mekanik irritasyonlar:
–trichasis,
–distichasis,
–ektopik slia,
–epibulbar dermoid,
–burun kıvrımı kılları gibi göz kapağından kaynaklanan problemler.
–Preoküler göz yaşı filmi yetersizliği,
–dakrosistitis,
–orbital ve periorbital problemler
–konjunktivitise yol açan diğer sekunder nedenlerdir.
Bu gibi durumlarda konjunktivitisin tedavisinden çok primer etkenin ortadan kaldırılması gereklidir.
Schirmer göz yaşı testi konjunktivitisin tanısında rutin olarak kullanılmalıdır.
Konjunktivadaki hücresel yapının incelenmesi hastalığı bakteriyel, viral veya allerjik kökenli olduğu yönde önemli bulgular sağlar.
Konjunktivadaki değişimin derecesini saptamada ve immun kökenli bir problemin ortaya konulmasında biyopsi yapmak oldukça yararlıdır.

Tedavi

Bakteryal konjunktivitislerde chloramphenicol, framycin ve neomycine gibi geniş spektromlu antibiyotiklerden birisi verilebilir.
Fusidic asit Staph. gibi gram-pozitif enfeksiyonlara, 
Tobramycin Pseudomonas aeruginosa gibi gram-negatif mikroorganizmalara karşı etkilidir.
Bakteryal konjunktivitislerin tedavisinde kortikosteroidler kullanılmamalıdır.

Allerjik konjunktivitisler; Allergen ortamdan uzaklaştırıldığında kolay ve başarılı bir şekilde tedavi edilebilir.
Semptomatik tedaviden pek başarı sağlanamaz. 

İmmun kökenli konjunktivitisler genellikle sistemiktir.
Tedavisinde sistemik hastalık hedeflenmelidir.





Etiketler: , , , , , , ,

24 Aralık 2012 Pazartesi

Gözün Enüklasyonu - Total Ektirpasyonu


Endikasyonları

–Tedavi edilemeyen glakom,

–Ağrılı, kötü görünümlü, göz kapakları tarafından kapanamayan buftalmus ve bazı prolapsus durumları,

–Tedavi edilemeyen ekstra ve intraoküler tümörler,

–Endoftalmitis.

–Göz içi dokularının kaybına sebep olan ve sağaltım şansı bulunmayan şiddetli göz yaralanmaları

–Mikroftalmia gibi ciddi kongenital defektler.




Enakülaston teknikleri

1.Trans-palpebral (ekzentrasyon),




2.Subkonjuntival (trans-konjunktival)







3.Eviserasyon ve intraoküler protez.




Etiketler: , , , , , , ,

22 Aralık 2012 Cumartesi

Buftalmus (Hidroftalmus, Megaloglobus, Öküz Gözlülük)


Tanımı: Gözün glakomun bir komplikasyonu olarak klinik olarak fark edilecek derecede anormal bir şeklide genişlemesi  veya büyümesidir.
Korneada ödem,   neovaskülarizayon ve pigmentasyon, Descement zarında yırtılmalar gözlenir,




Buftalmus durumunda;
Fibra zolaris yırtılmasına bağlı lens subluxasyonu,
Retinal atrofi,
Optik sinir atrofisi ve çökmesi gibi patolojik bozukluklar da gözlenebilir. 
Kronik buftalmus durumunda göz fonksiyonunu dönüşümsüz şekilde kaybeder.




Etiketler: , , , , ,

21 Aralık 2012 Cuma

Gözün Prolapsusu


Gözün göz kapağı düzleminden ileriye çıkması durumudur.
Ekzoftalus’la (Proptosis) karıştırılmamalıdır.
Trafik kazaları, küçük köpeklerin büyükler tarafında ısırılmaları ve göze gelen sert darbeler sonucu gelişir.
Pekingese gibi ekzoftalmus gözlere sahip köpeklerde sık rastlanır. 


Klinik belirtiler

Konjunktiva ve diğer ekstra oküler dokularda ödem,
Göz kapaklarında spazm gözlenir.

Prolapsus ( İris Stafilomunun Komplikasyonu )



Sağaltım

İlk yardım olarak göz üzerine ıslak bir pamuk topu konularak içeriye doğru hafif bastırılıp gözün normal pozisyonunda tutulması sağlanmalıdır.
Kornea üzerine bol miktarda jel kıvamında bir ilaç sürülmelidir. 

Asıl tedavi; kantatomi yapıldıktan sonra gözün yerine konulması ve göz kapaklarının belli bir süre mattress dikişiyle kapalı tutulmasından ibarettir. 


   Eğer prolapsus sırasında, optik sinir, göz kasları aşırı derecede hasar görmüşse, gözün enakülasyonu yoluna gidilir. 

Etiketler: , , ,

19 Aralık 2012 Çarşamba

Küçük Gözlülüğün Nedenleri


1-Enoftalmus


–Göz yuvarlağının anormal şekilde içe çökük olması durumudur.
–Great Dane,
–Düz Tüylü Retriever ve
–Rough Collie’lerde bir ırk özelliğidir.
Not: Bu gibi olguların 3. göz kapağı aşırı çıkıntılıdır ve normalde medial kantusta aşırı mukus birikmesi gözlenebilir. Bu durum tamamen fizyolojik bir olaydır, hastalıklarla karıştırılıp tedavi yoluna gidilmemelidir.

Enoftalmusa neden olan patolojik durumlar


-Ağrıya bağlı göz yuvarlağının aktif olarak geriye çekilmesi:
Şiddetli göz ağrılarında m. rectus bulbi’lerin retraksiyonu sonucu gözler içeriye çekilir. Ağrıya neden olan durumlar ortadan kaldırıldığında göz normal konumuna gelir.

1.Ektraoküler dokuların atrofisi: Çiğneme kaslarının atrofisi veya fibrozisi, kaşeksi ve kaşeksiye neden olan hastalıklar sonucu gelişir
2.Bazı orbital neoplazmalar ender de olsa enoftalmusa neden olduğu gözlenmiştir.

 Horner sendromu: Göz ve orbitayı innerve eden sempatik sinirler felç olduğunda normalde gözleri anteriyor pozisyonda tutan kaslar tonusları kaybederek gözlerin orbita içene çökmesine neden olurlar.

Myozis ve 3. göz kapağın protrusuyonu  tanıyı kolaylaştırmaktadır.

–Ancak horner sendromlu göz sağlam kabul edilip diğer normal göz ekzoftalmus olarak değerlendirilme gibi bir yanlış tanının içine girilmemelidir. 

2. Mikroftalmus


-Kongenital olarak gözlenen küçük gözlülüğü tanımlamak için kullanılmaktadır.
-Eğer mikroftalmus’lu olgu küçük fakat tamamen fonksiyonel gözlere sahipse bu durumda yerine nanoftalmus terimi kullanılır. 
-Mikroftalmus diğer göz anomalileriyle beraberde gözlenir. Ör. Kryptoftalmus: Görülmeyecek kadar küçük veya ektra oküler defektler tarafından gizlenmiş gözü ifade etmek için kullanılır.

Anoftalmus: Okuler dokuların hiç gelişmemiş olduğu durumu ifade etmektedir ve nadir olarak gözlenir. 

Microftalus daha önce belirtildiği gibi Great dane, Doberman, düz tüylü Retriever ve Rough Collie’lerde bir ırk özelliğdir.

Diğer ırklarda sporatik bir durmdur ve korneal opasite, kalıcı pupilar membran, katarakt, retina yırtığı ve ayrılması ve nystagmus gibi göz bozukluklarıyla birlikte gözlenebilir.

3. Ptisis bulbi


-Gözün doğum sonrası hayata dönüşümsüz bir şekilde küçülmesi veya atrofisidir.
-Pitizis bulbi’de genellikle ağrı yoktur.

Nedenleri:
  1. Primer ve sekunder glakom
  2. Şiddetli intraoküler yangılar,
  3. Göze gelen şiddetli sivri ve küt travmalar.
Tedavisi yoktur.

Etiketler: , , , , ,

18 Aralık 2012 Salı

Mastikator Myozitis


Temporal, pterygoid ve masseter kasların spontan ve idiopatik yangıdır.
Tüm ırklarda görülür ise de hastalık özellikle Alman çoban köpeği ve Weimaraners’lerde yaygındır. 


Klinik Belirtiler

Akut formda:
–Ani başlayan ağrı ve yüzde simetrik şişkinlik görülür.
–Bu şişkinlik gözde ekzoftalmus ve 3. göz kapağında protusuyona neden olur.
–Olguların ağızları açılmaya çalışıldığında şiddetli ağrı duyarlar.

Kronik formda:
–Yüzde belirgin atrofi,
–Sınırlı bir ağız açılması,
–Ekzoftalmus mevcuttur.

Hastalığın tanısı için klinik belirtiler genellikle yeterlidir.

Sağaltım:
Akut formda yüksek dozda ve uzun süreli bir kortizon tedavisi önerilmektedir, ancak nüks olayı oldukça yüksektir.

Etiketler: , , , , ,

Orbitanın Neoplazmik Oluşumları


•Bu bölgede çok farklı tümör çeşidi saptanmıştır.
•Primer veya metaztazik orijinlidirler 
•Genellikle kötü huyludurlar.
•Vakaların yaşam süreleri çoğunlukla sınırlıdır.

Klinik belirtiler

•Orbital tümörlerin çoğu direk olarak elle palpe edilmediğinden tanı genellikle gözde oluşan sekunder belirtilerle konulmaya çalışılır.
•Tedrici bir gelişme gösterirler.
•Gözde yavaş ilerleyen bir ekzoftalmus, deviyasyon ve üçüncü göz kapağında proturusuyon vardır.
•Ayrıca, konjunktivitis, keratitis ve şemosis gibi belirtilerde gözlenebilir.

Tanı

•Anamnez,
•Klinik,
•İğne aspirasyon tekniği ile alınan biyopsi doku örneklerinin histopatolojik muayene sonucu bulgularının değerlendirmesi ile konulur.

Sağaltım

Karakteri saptandıktan sonra tümöral kitle göz ile birlikte eneküle edilerek uzaklaştırılır.

Prognoz

•Tümörün karakterine göre değişir.
•Orbital tümörlerin çoğu kötü huyludur.
•Nüks ve metaztaz riski yüksek olduğundan prognozları kötüdür. 



Etiketler: , , , , ,

17 Aralık 2012 Pazartesi

Retrobulbar Apse ve Selülitis (Flegmon)


Retrobulbar selülitis ektraoküler dokuların diffuz irinli yangısıdır ve genellikle apse ile sonuçlanır.
gencveteriner

Retrobulbar apse ani gelişen şiddetli ağrı ve fonksiyonel bozukluğa neden olur.
Tanı ve sağaltımında acele edilmesi gerekir.

veteriner

Nedenleri

•Periorbital deri yaralanmaları (ör. ısırma),
•Diş kökü enfeksiyonları
•Zygomatikus bezi yangısı,
•Farenkse batmış yabancı cisimlerin göze ulaşması sonucu gelişirler.

Belirtiler

•Genellikle tek taraflı olarak şekillenir.
•Hızlı bir gelişme gösterir.
•Aksiyal yönde ilerleyen bir ekzoftalmus ve membrana niktitans’ta proturusyon görülür.
•Göz ve çevresinde şiddetli ağrı, konjunktivada şiddetli konjesiyon ve purulent bir göz yaşı akıntısı mevcuttur.
•Şiddetli ağrıdan dolayı ağzı açmak güçtür. 

Tanı


Anamnez ve klinik belirtiler tanı için yeterlidir ancak apsenin neoplazikmik oluşumlardan ve akut mastikator myozitisten ayırt edilmesi gerekir.

veteriner

Sağaltım


•Apse ağız içine açılıp drene edilmesi gerekir.
•Drene edilen irinden alınan örnekte kültür ve antibiogram yapılmasında yarar vardır.
•Antibiogram sonucu gelene kadar tedaviye geniş spektromlu bir antibiyotik kullanılarak başlanmalı.
•Hekim gerek görürse drene edilmiş apse poşunu irrigasyon yaparak yıkayabilir. 

Prognoz


•Genelde 2-3 gün içinde tam bir iyileşme ile sonuçlanır.
•Drenajın iyi yapılmadığı veya kese içinde yabancı cismin bulunduğu durumunda nüks olay ile karşılaşılabilir.
•Bu durumda  bölgenin operasyonla iyice açılıp gerekli incelemelerin yapılması gerekir. 



Etiketler: , , , , ,

15 Aralık 2012 Cumartesi

Orbital Şişkinliğe Neden Olan Durumlar


A.Orbital şişkinliğe yaygın olarak neden olan durumlar

1.Retrobulbar abse veya selülitis
2.Neoplazmik oluşumlar
3.Mastikator miyozitis

B. Orbital şişkinliğe bazen neden olan durumlar

1.Retrobulbar hemorraji
2.Yabancı cisimler
3.Lakrimal, niktitans ve zygomaticus bezlerinde hacim artışına neden olan patolojik oluşumlar
4.Kedilerin eozinofilik infiltrasiyonu

Etiketler: , , , ,

14 Aralık 2012 Cuma

Orbital Hastalıkların Oluşturdukları Klinik Belirtiler


Orbital Hastalıkların Oluşturdukları Klinik Belirtiler

Adsız



Etiketler: , , , ,

13 Aralık 2012 Perşembe

Mide Dilatasyonu ve Yer değiştirmesi


Mide Dilatasyonu ve Yer değiştirmesi

1.Atlarda
Primer mide dilatasyonu aşırı miktarda fermente olabilir karbonhidrat yenmesine ya da fazla su içilmesine bağlı olarak şekillenir.
İnce barsak obstruksiyonlarında midede sekonder dilatasyon
Ot hastalığı
Primer dilatasyonda içerikte fermentasyon kokusu vardır
Ruptur>şok>peritonit>ÖLÜM
Servikal özofagusta konjesyon, torasik özofagusta anemi ve akciğerde atelektazi şekillenir

2.Köpeklerde
  • •Köpeklerde mide dilatasyonu ve volvulus oldukça yaygın görülür.Yemeklerden sonra ortaya çıkar ve olasılıkla hava yutmaya ilişkindir.
  • •Midenin boşalmasındaki gecikmenin dilatasyonun şekillenmesine yardımcı olduğu ileri sürülmektedir.

Etiketler: , , , ,

12 Aralık 2012 Çarşamba

Travmatik Retiküloperitonitis ve Komplikasyonları


Travmatik Retiküloperitonitis ve Komplikasyonları


  • Retikulumda bulunan tel parçası ya da çivi gibi keskin cisimler perforasyona sebep olur
  • Tam olmayan perforasyonlar önemsizdir ve ara sıra retikulum duvarında suppuratif ya da granülamatöz yangı oluşturur
  • Genellikle penetrasyon anteroventral yönde olur ve olguların çoğunda bu duruma gebeliğin geç dönemi ile doğum sırasında karın içi basınçtaki artış yol açar.
  • Anteroventral penetrasyon ile yabancı cisim diaframa ve perikardda perforasyona yol açar ve travmatik peri karditis şekillenir. Retikulum ve perikard arasındaki uzaklık 3-5 cm den fazla değildir. Granülasyon dokusu ile çevrili kanal içinde yabancı cisim ile birlikte retikulum içeriği, purulent eksudat  ve doku parçaları yer alır.
  • Bu kanal içinde özellikle actinomyces pyogenes Fusobacterium necrophorum ve diğer kokuşma bakterileri yer alır.
  • Perikarditis fibrinopurulnttir
  • Kalp kesesi boşluğunda kötü kokulu eksudat bulunur
  • Yersel travmatik plöropnömoni lezyonlarına da rastlanır
  • Ventral penetrasyon
  • Ksifoid yanında subperitoneal ve subkuta apse
  • Büyük bölgesel arterlerin yabancı cisim ile delinmesi ile kanama ve ani ölüm
  • Yabancı cisimlein karaciğer ve dalağa ulaşmaları enderdir ancak karaciğerde metastatik apseler yaygın olarak görülür 

Etiketler: , , , , , ,

11 Aralık 2012 Salı

Buzağılarda Minerallar


Buzağılarda Minerallar

Buzağılar diğer hayvanlarda olduğu gibi aynı minerallere ihtiyaç duyarlar. Süt ve süt ikame yemleri enellikle yaşamın ilk birkaç haftası sırasında pek çok minerali yeterince buzağıya sağlryabilir. Koİosturumun mineral içeriği özellikle anne hayvanda selenyum yetersiz olduğu zaman düşük ya da yetersiz olabilir. Tüm bunları önlemek için kuru dönemin son bir ayında anneye deri altına (sub eutan) evisoî enjekte edilirse mineral eksikliğinin önüne geçilmiş olur.
Tablo 5 de de buzağıların mineral gereksinimleri görülmektedir.

Etiketler:

10 Aralık 2012 Pazartesi

Buzağılarda Vitaminler


Buzağılarda Vitaminler



Buzağılar ve tek mideîi hayvanlar Vitamin K ile tiyamin,riboflavin, niyasin, kolin, biyotin, pridoksin,    foiik   asit,    Bİ2     ve    pantotenik    asit    gibi    suda  eriyen vitaminleri  de aralarında bulunduğu hemen hemen aynı vitaminlere ihtiyaç duyarlar. Vitamin K ve suda eriyen B vitaminleri koİosturumda, sütte ve iyi kaliteli süt ikame yemlerinde bulunur. Rumen mikroorganizmaları bu vitaminleri rumen fonksiyonel hale geldikten sonra üretmeye başlar. Buzağılar A,D ve E vitaminlerine ihtiyaç duyarlar. Eğer anneye kuru dönemde anneye yeterli ve dengeli bir beslenme sağlanmışsa buzağıda depo şeklinde vardır fakat yinede buzağılar bunlara gereksinim duyarlar.Süt ya da süt ikame yemleri ile tahıl karışımları büyümekte olan genç buzağılara bu vitaminlerin tümünü normal olarak sağlayabilir. 

Etiketler: , ,

Buzağılarda Yağlar


Buzağılarda Yağlar 

Buzağıda yağların değerlendirilmesi bir yandan hayvanın sindirim kapasitesine ve yeme katılan
yağın kapasitesine bağlıdır. Yeni doğan bir buzağıda esteraz aktivitesi yalnız midede bulunur. Pankreasdaki apaz: aktivitesi, doğumu izleyen günlerde düşük olduğu ancak ilk haftadan sonra yükseldiği görülmektedir.

Buzağılarda lineolik, linolenik ve arahidonik asit gibi eksojen yağ asitleri ihtiyaci, kolosturum ve süt yağı ile gereği gibi karşılanır. Yağlardan elde edilen enerji için süt yağı yeterlidir. Bu amaçla buzağı rasyonlanna yüksek miktarda doymamış yağ asitleri katılması büyümenin gecikmesine ve buzağıda sağlığın bozulmasına hatta ölümlere yol açabilir.

Etiketler: ,

8 Aralık 2012 Cumartesi

Buzağılarda Karbonhidrat


Buzağılarda Karbonhidrat

Buzağılarda doğumdan sonra sindirim kanalında sadece laktoz aktividesinin varlığı, buna karşılık maltaz aktivitesi çok düşük, sakkaroz aktivitesi ise hiç yoktur. Bu bakımdan olarak sadece laktozun (süt şekeri) ya da bunun monosakkaritleri olan glikoz ve galaktoz sindiriminin yapılmakta olduğunu ilerleyen haftalarda da pankreas amilaz aktivitesinde artış meydana geldiği görülmüştür. Yeni doğmuş bir buzağıda enerji karbonhidrat olarak laktozdan sağlanır. Buzağının yeterli enerjiyi alması onun metabolizma hızının ilk iki hafta çok süratli olmasından dolayı oldukça önemlidir. Soğuk hava ve diğer çevre stresleri buzağıların enerji ihtiyaçlatını artırabilir. İki hafta içinde buzağı önce nişastayı, kısa süre sonrada kompleks karbonhidratları sindirmeye başlar. Rumen gelişimini, buzağının ne kadar kısa sürede kompleks nişastaları ve karbonhidratları sindirmesi belliler. Ayrıca Sindirilmeyen karbonhidratlar barsak kanalında zararlı bakterilerin üreme ve gelişmesine uygun besi ortamının oluşmasına ve de suyun tutulmasına neden olabildiği gibi bunun sonucunda da buzağılarda ishal gibi sindirim bozuklukları meydana gelmektedir.

Etiketler: , ,

7 Aralık 2012 Cuma

Buzağılarda Protein


Buzağılarda  Protein 


Yeni doğmuş bir buzağı çok az sindirim enzimine sahip olduğundan pek çok bitkisel kaynaklı proteinleri süt proteinleri kadar etkilibir biçimde kullanamayabilir. Bu bakımdan buzağı yetiştiricilerinin yeni doğmuş bir buzağının kolosturum içirme döneminden sonra buzağı rasyonun da bulunacak proteinlerin tam yağlı süt ya da süt proteini veya özel işlemden geçirilmiş soya  ürünlerini  içeren  süt ikame yemlerinden  oluşturmalıdır. Başlangıçta  ince barsakta düşük olan proteolitik etki giderek artarak yükselir. Gerçek midede birinci haftadan itibaren yüksek bir proteaz aktivitesi bulunmasına rağmen süt proteinleri dışındaki proteinleri gerek hayvansal olsun gerekse bitkisel proteinleri    kullanabilme    yetenekleri    düşüktür. Fakat buzağılar sütten kesilene kadarki dönem boyunca giderek bitkisel proteinleride oldukça etkili bir şekilde kullanma yeteneğine sahip olurlar. Dört   aylık   yaştan   sonra buzağı tam gelişmiş bir rumene sahip olduğu zaman, üre   gibi   protein yapısında olmayan azotlu bileşikleri mikrobiyal proteinlere dönüştürme yeteneği kazanırlar.

Etiketler: ,

6 Aralık 2012 Perşembe

Kolostrumun Yapısı ve Önemi


KOLOSTURUMUN YAPISI VE ÖNEMİ
Yeni doğan bir buzağıya ilk verilecek olan ve en önemli yem kolosturumdur. Kolosturum esansiyal veya başka bir şekilde sağlanması mümkün olmayan immunglobinleri içerir. İmmıglo-binler buzağı sağlığı üzerine oldukça etkilidir. Kolosturum doğumdan hemen önce veya kısa bir süre sonra meme bezlerinden salgılanır. Gerçek kolosturum sadece ilk sağımda elde edilir. Daha sonraki sağımlardan elde edilen kolosturum ilk sağımda elde deilene göre besin maddeleri ve immiglobinlerce zayıftır, (tablo 2)
Gerçek kolosturum tam yağlı süte göre iki kat kuru madde, üç kat mineral ve 5 beş kat proterin içerir. Kolosturum enerji, vitaminler ve immiglobinlerce de zengindir. Kolosturumdaki yüksek vitamin A, D ve E içeriği yeni doğmuş buzağı bu vitaminlerece düşük rezevlere sahip olduğundan dolayı önemlidir. İlave kolopsturum buzağının sindirim sistemi duvarlarından geçerek pek çok hastalığa karşı buzağıyı korur. Kolosturumdaki nispeten düşük olan laktoz miktarı ishal insidansını azaltır. Tripsin inhibitörü içermesi buzağının kolosturumdaki immiglobinleri daha iyi asimile ve absorbe etmesini sağlar.

 Kolosturumun komposizyonu
Kolosturum%Normal Süt %
Komponentlerİ. Sağım2. sağım3. sağım
Toplam katılar23.914.113.612.9
Yağ6.73.94.44.0
Protein14.75.14.13.1
Laktoz2.74.44.75.0
Vitamin A, ug/dl295.0113.074.034.0
Immiglobinler6.02.41.00.1
Kolosturumun immiglobin içeriği %23 ila % 2 arasında değişirken (kuru madde esasına göre) normal süt sadece % 0.1 oranında immiglobin içerir. İmmiglobin kapsamı kolosturumdaki katı maddelerin oranı ile direk ilişkilidir. Kuru madde ise % 17 ila 36 arasındadır. İmmiglobinleri yüksek miktarda   içeren   iyi   kaliteli   bir   kolosturum   çok  yoğun  ve   krema kıvamındadır. Sulu görünüşlü kolosturum yeni doğmuş bir buzağının ilk gıdası olmamalıdır.    Çünkü böyle bir kolosturum kuru madde protein, yağ ve immiglobinlerce fakir demektir.
Kolosfurumun immünolojik değeri
Buzağılar hastallıklara ve enfeksiyonlara karşı çok az ya da hiç bağışık olmayan bir biçimde doğarlar. Böylece buzağının kolosturumla sağladığı bağışıklık onun hayatını devam ettirmesinde hayati bir önem taşır. Kolosturum da üç tip immiglobin vardır. Bunlar Ig G, Ig A ve Ig M dir. Ig G kolosturumdaki immiglobinlerin % 80 ila 85'ini, Ig A % 8-10'unu, Ig M ise % 5-12 sini oluşturur. Bunlar sistemik enfeksşiyonlar ve hastalıklara karşı geniş bir koruma sağlar. Kolosturumda bulunan immiglobinlerin tipleri ana hayvanın maruz kaldığı hastalık etkenkeri ve ona uygulanan aşı tipleri ile belirlenir. Eğer bir sığır ne kadar &zîa türde hastabğa maruz kalırsa onun kolosturumunda nitelik olarak o kadar fazla antikor bulunur. Bu nedenle annesiyle aynı çiftlikte yetiştirilen bir buzağı hastalıklara karşı daha dirençlidir. Satın alman buzağılar ya da annesi satın alındıktan kısa süre   sonra dünyaya gelen buzağılar ortamdaki hastalık etkenlerine karşı bağışık olmayabilirler.
0.                        8                       16                         24
Kolosturumun ilk veriliş, zamanı (Saat)
Yeni doğmuş bir buzağının hastalıkllara direnci kolosturum kalitesi ve veriliş zamanlaması ile yakından ilişkilidir. Kolosturum zamanlaması, buzağı hastalıklara karşı yok denecek kadar bağışık biçimde dünyaya   geldiğinden    dolayı   önemlidir.   Buzağılar   barsak duvarlarından kolosturumdaki antikorları absorbe ederler ( Pinositoz yoluyla absorbe ederler kolosturum mutlaka ilk 2 saat içinde verimelidir) ve bu antikorlarda kan dolaşım sisteminde sirkülasyona girerek buzağıyı hastalık ve enfeksiyonlara karşı korumaya çalışırlar. Absorbe edilen antikor sayısı doğrudan kolosturumun veriliş zamanı ile alakalıdır. Bağırsakların antikorları absorbe etme yeterliliği zamanla hızlı bir biçimde azalır ve doğumu izleyen 24 saatin sonunuda buzağının bağırsaklarından doğumun ilk saatlerinde absorbe edilen antikorların sadece 11'i absorbe edilebilir. Buradanda anlaşılacağı gibi kolosturumun buzağıya veriliş vakti gecikirimemelidir. Kolotunımun verilişi geciktiği zaman bağırsaklarda üreyen hastalık yapıcı mikroorganizmalar kolosturumun   yerine absorbe olarak buzağıları hastalandırabilirler.
Kolosturumun         mümkün       olan       en    erken    zamanda    (ilk   2 saat içinde)    verilmesi
durumunda   buzağının   almış olduğu immiglobinlerin %24' ü kana geçmektedir, (bkz. tablo 3) Buzağı 24 saatlik yaşa geldiğinde barsak duvarlarının gelişmesiyle immiglobinlerin emilim yüzdesi oldukça düşer. Kolosturum sadece  bağırsaklardan emilerek buzağıyı korumaz, aynı zamanda barsak duvarlarında kaplayıcı bir görev alarak o bölgede mikroorgnizma üremelerine karşı da mücadele eder. Kolosturumun kalitesini hayvanın buzağılama yaşı ve hayvanın ırkıda büyük ölçüde etkiler.

Kolostummda kalite problemleri çeşitli nedenlerle ortaya çıkabilir;
a- Sığır 3-4 haftadan az kuruda kaldığında,
b- Sığır doğumdan önce sağıîdığmda,
c- Sığırın yaşının genç olması,
d- Sağımdan önce sğırm meme bölgesi ve meme bvaşlarının iyi temizlenmediğinde... Yukarıda sayıları sebeplerden dolayı kolostummda kalite düşüklüğü meydana gelmektedir.
Buzağılama sayışma göre kolosturumun immiglobin oranı
Buzağılama sayısı                                                                              Antikor oranı %
İlk buzağısında                                                                                               5.9
İkinci buzağısında                                                                                          6.3
Üçüncü buzağısında                                                                                      8.2
Dörtüncü ve sonraki buzağılarında                                                                 7.5

Sığırların ırkına göre kolostrumlardaki antikor mikfarları
Sığınn Irkı                                                                                         Aniktor Oranı %
Ayrshire                                                                                                      8.1
Brown Swiss                                                                                               8.6
Guernsey                                                                                                     6.3
Holştein                                                                                                       5.6
Jersey                                                                                                       9.0

Etiketler: , , , , ,